Er – Rahman

rahman

ER-RAHMÂN: Dünyada, iyi-kötü, zengin-fakir, küçük- büyük, mümin-kâfir ayırt etmeden bütün mahlûkata muhtaç oldukları rızkı veren, himayesi altına alıp besleyip büyüten demektir.

“De ki: “O çok merhametlidir. O’na inanmış, O’na dayanmışızdır. Yakında kimin apaçık bir sapıklık içip, de olduğunu bileceksiniz.” (Mülk, 67:29)

“Gökleri yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş’a hükmeden Rahman’dır. Haydi, ne dileyeceksen o her şeyden haberdar olan (Rahmân) dan dile.”(Furkan, 25:59)

İnsan aciz bir varlık olduğu için her an, her türlü sıkıntı ve zorlukla karşılaşabilir. Kendi manevi huzuru ve sıkıntı­larının, ailevi sorunlarının ve çözüme kavuşturamadığı, baş edemediği dertlerinin, içinden çıkamadığı problem­lerinin yanı sıra tabii felaketlerle de karşı karşıya kalabilir. Çünkü dünya böyle bir yerdir. Her an bir deprem olabilir. Bir sel felaketi yaşayabilir. Bir kasırgaya, bir tufana, fırtına­ya maruz kalabilir. Bir yanardağ patlayabilir ve topyekûn bir ülke helak olabilir Bir kasırga her yeri, her şeyi darma­dağın edebilir Bir hortum çıkıp bir şehri çekebilir ve tozu dumana karıştırıp bir felaket haline gelebilir Ya da koca bir şehri önüne katıp sürükleyen, her yerin altını üstüne getiren, ölülerini dahi toplayıp gömmeye fırsat vermeyen bir tsunami… Bunlar dünyanın her yerinde çok sık karşı­laşılan olaylardandır. Bütün bu felaketler karşısında sığınılabilecek tek yer ve tek merci vardır: Rahman olan, bütün kullarına ve yarattığı mahlûkata merhamet eden, Rahmaniyet ve Rahimiyetiyle her yeri kuşatan, sarıp sarmalayan Allah (c.c)…

Çünkü insan bu tür felaketler karşısında aciz ve zayıf­tır; güçsüzdür. İktidarı elinin yettiği yere kadardır; sınırlı­dır, kısadır. O ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar çalışıp çabalarsa çabalasın Allah’ın takdiri dışında başına gelecek herhangi bir şeyi önleyemez, ondan gerektiği gibi koruna­maz. Ne yaptığı dayanıklı evler, ne de çektiği setler ve ne de bulduğu teknoloji…

İnsan için yegâne koruyucu Allah’tır. Allah (c.c) kulları­nı, Rahmaniyeti sıfatıyla korur ve himaye eder. Bakar, bes­ler ve büyütür, yedirip içirir ve koruyup gözetir. İşte Kur’an tam bu noktaya parmak basıyor:

“De ki: “Bizi bu tehlikeden kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız” diye gizli ve aşikâr O’na yalvarıp dururken, karanın ve denizin-karanlıklarından sizi kim kurtarır? De ki: “Allah, sizi ondan ve bütün sıkıntılar­dan kurtarır, sonra da siz yine ortak koşarsınız.” (Enam, 6:63-64)

İnsanlar içinde iman edip güzel işler yapan, Allah’a teslim olup tevekkül edenler, onun yardım ve desteğini görüp teslim olanlar ve mütevazı davranıp insanlarla iyi geçinenler ve yeryüzünde barış ve sevginin hâkim olması için uğraşanlar vardır ki, Allah bunları övmektedir:

“O çok merhametli Allah’ın (has) kulları onlardır ki yeryüzünde tevazu İle yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) “selam” der|. (geçerler). Ve onlar ki, Rablerine secdeler ve kıyamlar ederek yatarlar.” (Furkan, 25:63-64)

Bunlara yani iman edip imanlarının gereğini yapanlara karşılık olarak bir kısım kimseler de vardır ki, şirretlik yapar ve sürekli huysuz ve huzursuzdurlar, huzursuzluk çıkarmak için birbirleriyle yarışırlar. Secde etmek şöyle dursun iman bile etmezler ve iman edip secde edenlerin süreli önlerini kesmeye onlara engel olmaya çalışırlar. Ancak onların da sığınacakları tek yer yine o şefkatli ve merhameti’ Rahman ve Rahim olan Allah’tır! Öyledir ama küfür taassubu ve cehalet gafleti, inat marazı onları öylesine kuşatmış tır ki, bunun farkında değillerdir:

“Gökleri yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş’a hükmeden Rahmân’dır. Haydi, ne dileyeceksen o her şeyden haberdar olan (Rahmân)’dan dile. Onlara “Rahmân’a secde edin” dendiği za­man, “Rahmân da neymiş? Senin bize emrettiğine secde eder miyiz hiç?” derler ve bu emir onların nefretini artırır.” (Furkan, 25:59-60)

İnsanlar özellikle, yalnız kaldıklarında, maddi imkânları azaldığında, yakınlarının onlara yardım etmedikleri veya yardım etseler bile başındaki belayı def etmeye güçlerinin yetmeyeceğini hissettiklerinde, sağlıkları bozulup çaresiz kaldıkları ve acizliklerini anladıkları zaman Allah’ı zikreder­ler ve O’ndan yardım isterler. Ancak Allah (c.c), merhamet edip sıhhat ve afiyet vererek kendilerini kurtarınca yine nankörlük edip başlarına gelenleri unutuverirler. Dünya Allah’tan başka yar ve yardımcı, koruyup gözetici olmadığını anlamayan bu ham ruhlar, bu gafiller, O’nun her türlü yardım ve desteğine rağmen nankörlükte ayak diretirler. İşte bu inatçı kâfirler, âhirette sonsuz bir azapla karşılaşarak gerçeği göreceklerdir. Ama o zaman iş işten geçmiş olacaktır…

“İnanıp güzel işler yapanlara gelince, onların mükâfatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha fazlasını da verecektir. Allah’a kulluktan çekinip büyüklük taslayanlara da şiddetli bir şekilde azap edecek ve onlar Allah’tan başka kendilerine ne bir dost, ne de bir yardımcı bulama­yacaklardır.” (Nisa, 4:173)

El Rahman adı da, Hak Teâlâ’nın azametli adlarındandır. Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c.) kullarına şöyle buyuruyor:

“Allah’a veya Rahman’a dua ediniz. Bunlardan hangisine dua ederseniz, edin. Bütün güzel adlar onun adıdır.”

Bu adın hizmet meleğinin adı (Zeryal)dır ve emrinde dört Melek daha vardır ki, bunların da her birinin maiyetinde (398) melek bulunmaktadır. Bu meleklerin hepsi (Rahmete) vekâlet ederler.

Allahlın (Rahman) adını harf sayısınca anan bir kimse, bu ruhani meleği yani (Zeryal)ı karşısında bulur. Melek yere inmeden önce, Allahlın huzuruna girer ve başındaki tacı çıkararak Secdeye kapanır ve Allah’ına şöyle hitap eder:

“Ey eşyanın iç yüzüne, ne olduğunu ve ne için yaratıldıklarını yalnız kendisi bilen ulu ve azametli Allahım! Senin salih kullarından biri, senin bu rahim olan yüce adını durmadan zikir ve teşbih ederek, bizlere eşlik ediyor. Biz ve kulun yanına inmemize izin ver.”

Allah Teâlâ, meleğinin bu sözü üzerine ona izin verir. Melek maiyetindeki meleklerle birlikte, icabet kapısından çıkarak, o kulun halvetine iner ve o kulun sevgisini diğer insanların kalbine yerleştirir.

Rahman adının sürekli anılmasında birçok gizli yönler vardır. Bunları gereğinden fazla açıklamaya izinli değiliz. Ancak başarının Allah tarafından geldiğine inanalım.

(Allah ve Rahman) yüce adları ile yapılacak dua daima icabet ve huzur ilahide kabul görür.

“Allahümme inni es’elüke ya Allah, rahmetel mevcudat bil hayatil ve azharte esrareha fil kalbi eşhasaha bil atayal serma-diyye ve esbette zerrataha fi etvariha bil iradetil ebediyye ilkey tazhar bir vasitaha sırrıl irade ve entel Rahman ii terbiyyetil rühamai. Ve entel mütevelli emri; men fil arzı ve men fi-ssemai ve entel kaşifü dur. Men temesseke bike fii be’sal vel darrut. El mucibü limen deâke min samimi kalbihi, ve emnühü fil ley-letül zaimal. Ve entel Kaimül kadirü ala kadai havakil zahibin. İleyke, kabiline ileyke Fil şiddeti vel rahai. Es’elüke binurikel ala ve izzükel esna ve te’yidüke li ehlil ihatati vel ictilal. Ve Savtel Naküsül A’zamil Ekberi ellezi hüve eminüke fi makamil incilâi en füzile an kalbi asare savbi iblis ve en tebdil il ruhi ve kalbi Arüş Belkıs elleti hiye sırrıl tab-il hanis ve teczübni bi nu-rikel tâm ve fazlükel ammi li etehallas min beynil enami ve encezibü ileyke min eseri şehavetel tab-i ve min zulumati şüümini el müdamirü ya menlehüd azametü ve kibriyaü vel celalü ve Bahaü Es’elüke bi ismikel menlü ve eserül limikel bediül ismeten tenceli min seradikati harzike ve hıfzul enhal min himayeti hısnıke ve riayeten şamileten min haramike ve keşfü himake ve rahmetün naziletün min âlemi kudsike ve izzü mehabetüke ve entüğnini ammen sivake verhamni bi rahmetin tühyiyeni ve tutahhir bihel eşbah ve tüsliha fi külli sabah bu bayı il salahı vel necatı ve tüzillü bi letaifi lûtfike ve menaihü an vecni zulmete hicab (len) inde nüzuli âyetü (len) ve bi cemli âyeti menfi semavâti fi lübbitecellike mimmen sebete fil münacat. Vec’alni bi feyzi fazlike ve ruhi atfike ileyke naziren ve bi fazlike kadiren ve fi sabili vechike mansuren ve nasıren yamen izzü vel behâü vel senâü, ve atâü ya Rabbel âlemin.”

Bu yıldız, yaratıcısının rıza ve rahmeti ile şekilden şekile girmiştir. Onun bu durumunu Allah’tan başka hiç kimse göremez.

Hak Teâla nimetlerini hiç esirgemeden ona göndermektedir.Bu vıfkı temiz bir kâğıda yazıp, bir suyun içine atar ve suyu ateşli bir hastaya içiren bir kimse, hastasının hemen ateşinin
düştüğünü ve iyileştiğini görür.

Allah’ın Rahman adı (Abdurrahman) adlı kimseler tarafından çokça anıldığı takdirde, her hallerinde ve durumlarda ilahi lütufla karşılaşmış olurlar.

Bu adın beşli vıfkı şekilde görülmektedir.

Hazreti Hızır (AS) şöyle buyurmuştur.

Bir Cuma günü, Cuma namazını kıldıktan sonra, kıbleye (Ya Allah-Ya Rahman) adları ile güneş batıncaya kadar Allah’ı zikreden ve ondan bir istekte bulunan kimselere Hak Teâla istediklerini ihsan eder” Bu adın sayıca kıymeti 99’dur.”

Bu adın vıfkı 5×5 santim boyunda 25 hanelidir. Zuhal yıldızının sıfatını taşır.

rahman_vefk1

“ER-RAHMÂN:” isminin Ebced değeri (298), zikir saati Güneş, Pazar günü. Pazar günü sabah güneş doğarken ve yaklaşık ikindi namazı sonrası zikri daha uygun görülmüş­tür. Ancak her Esmâü’l-Hüsna’nın her biri, bir zaman ve saat şartı gözetmeksizin her zaman zikir olarak yapılabilir.

Her esma gibi bu da başına nida harfi “Yâ” getirilerek, “Yâ Rahmân” şeklinde okunmalıdır. Çünkü bu şekilde bir sesleniş, aynı zamanda bir sığınma ve bir imdat çağrısı, bir yalvarıp yakarma ifadesi olur.

ER-RAHMAN isminin, hiç şüphesiz sayılamayacak ka­dar çok özellikleri ve faydaları vardır. Bunlardan bazıları ise şunlardır:

  1. Bu ismin zikriyle meşgul olan kimsenin üzerinden dünya stresi, sıkıntısı ve bunalımı kalkar. İçine huzur ve ra­hatlık, gönlüne yumuşaklık dolar.
  2. Sürekli okumayı adet edinen kimsenin istek ve ih­tiyaçları yerine gelir. Cenabı Hakkın lütuf ve keremlerine mazhar olur.
  3. Cimri bir kimseye okunursa cömertleşir.
  4. Sürekli okuyan kimse makam ve mevki sahiplerinin yanında makbul bir kimse olur. İstediği İşi olur. Çok kere denenmiş ve her defasında beklenen sorun, alınmıştır.
  5. Bu mübarek isim, mübarek aylardan birinde, bir kap içine yazılıp yağmur veya memba suyu ile bozularak, içinde eşkıyalık ve kötülük bulunan kimselerse içilirse, kalbinden kötülük ve eşkıyalık duyguları kalkar, yumuşar.
  6. Cuma günü İkindi namazından sonra kıbleye karşı oturup güneş batıncaya kadar “YA Allah, YA Rahman” zikrine devam eden kimse, güneş battıktan sonra Allah’tan ne isterse, İsteği yerine getirilir.
  7. Bit kimsenin kalbini kazanmak ve sevgisini elde et­mek isteyen kimse, o kişinin isminin harflerini tek tek kesik harflerle bir kağıt üzerine yazıp, sonra da aynı şekilde Er- Rahman ismini yazar ve harflerini birbirine karıştırıp üze­rine (774) yedi yüz yetmiş dört defa “YA Rahman” okur­sa Allah’ın izniyle isteği yerine gelir arzu ettiği sevgiyi ve dostluğu kazanır.
  8. Günde 100 (yüz) kere zikredenin kalbinde merha­met duyguları gelişir,
  9. Er Rahman ismini, 298 (iki yüz doksan sekiz) kere yazıp üzerinde taşıyan, her türlü bela ve afetten korunur, Bu miktarda yarılıp bil evde saklansa, ev sahibi, şerden hayra, kötü ahlaktan güzel ahlaka döner.

Diğer Esmaül Hüsna Açıklamaları

Er – Rakib

Er – Rahim

Er – Rauf

Er – Reşid

error: emeğe saygı lütfen !!