Esma'ül Hüsna ile ilgili en detaylı bilgi kaynağı…
EL-VEKÎL: Kendisine güvenen kullarının işlerini en iyi şekilde gören, yoluna koyan; kulların rızklarına kefil olandır. Bu hususta nâzil olan ayetlere bakarsak konuyu daha güzel anlarız:
“Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler.” (Âl-i İmran, 3:173)
“Sana “baş üstüne” derler. Fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden birtakımı, geceleyin; (senin gündüz) söylediklerinin aksini kurarlar. Allah, onların geceleyin kurduklarını yazmaktadır. Sen onlara aldırma. Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.”(Nisa, 4:81)
Şüphesiz insanların tek yâri ve tek yardımcısı Allah’tır. İnsanların kendisine inanıp güvenmesi halinde, onların pek çok İşlerine vekalet etmesi, koruyup gözetmesi, O’nun için zor olmadığı gibi, bir küçüklük veya eksiklik değildir. Hatta O’nun bizden istediği kendisine tam olarak teslim olmamızdır. Bu durumda daha makbul bir kul olacağımız da şüphe yoktur.
O zaman istek ve ihtiyaçlarımızın O’nun tarafından bize verilmesi, sıkıntılarımızın giderilmesi, işlerimizde kolaylık vs. gibi şeyler de yine O’nun tarafından yapılacak ve biz de pek çok konuda rahat edeceğiz…
Allah kuluna her konuda yeter ve onun desteği, yardımı da kâfidir:
“Allah, kuluna yetmez mi? Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar…” (Zümer, 39:36)
“Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arş’ın sahibidir.”(Tevbe, 9:129)
Böylesi bir teslimiyete sıcak bakmayıp da, “olur mu öyle şey, Allah senin babanın uşağı mı?” diyenler de çıkabilir. Çünkü insan kendi üstüne düşeni yaparsa zaten istediklerinin çoğunu elde edecektir. Ancak elde edemediği ve gücünü aşan şeyler karşısında yani bir anlamda manevi konularda Allah’tan yardım istemenin daha doğru olacağı muhakkaktır.
Tevekkül, “teekkül”e (yiyiciliğe) dönüşmemeli, hazır yiyicilik yapılmamalıdır. Gerçi öyle bir insana verilen sadece ölmeyeceği kadar rızktır. Bu da dünyada hiçbir işi gücü ve hiçbir beklentisi olmayanlar için belki, o da belki söz konusu olabilir. Dua etmek, yapacağımız işler için Allah’tan güç, kuvvet ve yardım istemek başka, her şeyi ona havale edip sırtüstü yatmak başkadır.
Bediüzzaman, “Tertib-i mebadide tevekkül tembelliktir” diyor. Doğrudur. Daha işin başında hiçbir şey yapmadan tevekkül etmek doğru olmaz. Çünkü tevekkül o değildir. Tevekkül; bir iş için yapılması gereken her şeyi yaptıktan sonra, neticeyi Allah’tan beklemektir. Mesela, tohumu toprağa ekip gömmüş olan çiftçinin artık yapacağı bir şey kalmamıştır. Yağmur yağdırmak veya toprağın tohumu yeşertmesini sağlamak onun görevi de değildir, elinde olan bir şey de değildir, işte burada tevekkül ve dua gerekli olan bir husustur.
Ancak dua oldukça önemli olduğu gibi, işlerin üstesinden gelemediğin ve gelemeyeceğin yerde Allah’a tevekkül ederek, ondan yardım istenmenin de hiçbir mahzuru yoktur. Ayrıca bu hem insana güç kuvvet kazandıracak, hem moral verecek ve hem de Ondan yardım istemenin manevi huzurunu yaşatacaktır. Yardım gelmez mi? Elbette gelir.
Allah Teala, sadece bizim değil, yerde ve göklerde bulunan canlı cansız bütün mahlukatın vekilidir:
“Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisa, 4:132)
Yüce Allah, bizim ölçülerimizle ölçebileceğimiz veya aklımızla değerlendirip anlayabileceğimiz şeylerin hepsinden öte ve farklıdır. Bu konuyu da karıştırmamak lazım. Nitekim, düşmanları Hz. Peygamberi ve ashabını korkutmak için bir yere toplanıp aleyhlerine aldıkları kararları onlara uçurdukları ve birtakım kimselerin, “aman onlardan korkun, aleyhinize planlar kuruyorlar…” dedikleri zaman, bu haber onları korkutmak yerine yukarıda belirttiğimiz gibi, imanlarını artırmış ve Allah’a güvenip dayanarak, şöyle demişlerdir:
“Hasbünallâhü ve rıi’me’l-vekîl: Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.”
Bize emredilen ve bizden istenen de zaten sadece budur:
“İşte sizin Rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. O, her şeye vekildir (her şeyi yöneten, görüp gözetendir).”(En’âm, 6:102)
“De ki: “Ey insanlar, size Rabbinizden gerçek (Kur’an) gelmiştir. Artık kim doğru yola girerse, ancak kendisi için girer. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Ben sizden sorumlu değilim.”(Yunus, 10:108) “Eğer yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arş’ın sahibidir.”(Tevbe, 9:129)
Allah’a güvenip dayanan gerçek kullar üzerinde de şeytanın bir hakimiyeti, bir sultası, yaptırıcı ve saptırıcı gücü yoktur. Rabbimiz şeytana şöyle ferman buyurmaktadır: “Şüphesiz, (gerçek) kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!”(İsra, 17:65)
Çok ciddi bir hususla karşı karşıya olduğumuzu vurgulayan şu ayetle bu konuyu bitirmek istiyoruz. Belki insanlar hiçbir zaman artık putlara tapmazlar ve tapmayacaklar. Ancak para pul, zevkler, kadınlar, erkekler ve makam mevki gibi konularda Allah’ın yerine insanları veya çıkarlarını koyup, onların elinden çıkmaması için fırsatlar gözetebilirler ve Allah ile onlar kıyaslandığı zaman o tarafa meylederlerse bu felakettir. Bu yüzden nefsimiz başta olmak üzere hiçbir şey, dinimizi yaşamaya ve imanımızın gereğini yapmaya engel olmamalı, bunlar başka şeylerle kıyaslanma- malı ve hatta en ufak bir şeyden en büyük şeylere kadar, çıkarlarımız hiçbir zaman tercih sebebi olmamalıdır. İşte o büyük tehlike ve yapılan uyarı:
“Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?”(Furkan, 25: 43)
Nefsimiz, hiçbir zaman Allah’ın hiçbir emrinin önüne geçmemeli ve onu uygulamada hafif veya şüpheli davranmamalıdır. Aksi halde bu tokattan biz de nasibimizi alırız!
Bu adın vekil ve hizmet meleğinin adı (Hz. Kehyail)dir. Bu meleğin emri altında da (4) melek bulunmakta ve bu dört meleğe bağlı olarak her birinin emrinde (66) biner melek vardır. Ayrıca bu (68) meleğin her biri de yine (68) biner melek bulunmaktadır. Bu meleklerin hepsi, dünyada geçen olaylara vekâlet etmektedirler. Aynı zamanda da hazineleri ve defineleri korumakla ödevlidirler.
Bu adı da süresiz anan kimselere, adın hizmet meleği inerek, dileğini yerine getirir.
Duanın okunuşu:
“Yâ Vekil! Ente-llezi tevelleyte umurel halaika ve ente-llezi kemmelte el turuka vel hakaika ve ente-llezi beyyente-ddekâika ve-rrekâika, kumte bi kiyafetil abidi ve tecelleyte fi iradetil mezidi vel iktidar. Ve lekettemkine vel istikrara, es’elüke yâ rabbül erbabi ve müsebbibül esbabi en terzukani ziyadeten fil kuvveti ve kemâlen fil kudreti ve nuran fil izzeti ve metaneten fil kurba ve rü’yetü edrikü biha-ttibyane ve lisanen edrükü bihil beyan. Fe entel câmiül müteferrikatil umuri, ve entel kadirü alâ ba’si men fil kuburi…”
Bu ad, rızk kapısının anahtarıdır. Bu adı çokça anan kimseler beklemedikleri zamanlarda ve beklemedikleri ölçüde rızıklanır. Bu kimseler Salih ve dini bütün kimseler ise Hak Teala onları dünyada aç ve muhtaç bulundurmaz. Onlar kainatta her türlü tasarruf hakkına sahip olmuş olurlar.
Muhammed adındaki kimselere bu adın çok büyük bir yararı dokunur. Bu adın sayı kıymeti 66’dır. Bu bir dikdörtgendir. Bir çift ve tekden oluşmuştur. Peygamber Efendimiz (sav)’in özel adlarından biridir. Hak Teala bunun için onu kitabında (Mütevekkil) dtiye adlandırmış bulunmaktadır. Bu sebeple bu adların hepsi Resullulah Efendimiz’e aittir. Bunun için sayıların topluluğu da bu ada uymaktadır.
Nasıl ki, Allah adı 66 sayı Vekil’de yine aynı sayıyı göstermektedir.
Bu iki sayının toplamı 132’dir ki, bu da yüce Peygamberi – miz’in adının sayısıdır. Bu sayı bildiklerimizden daha bir çok şeyi kapsamaktadır. Parçaları 78’dir. Ve Hak Teala’nın Hakim adına işarettir. Vekil olan bir kimse eğer hikmet sahibi değilse, herşeyi yerli yerine yerleştiremez.
Bu iki adın parçaları aslını işaret eder. Bunun için bir adı anmak daha uygundur. Sebebi de bu adın Peygamberimizin en önemli ve özel adı olmasıdır. Eğer bu iki adın sayılarının toplamı diğerlerinden fazla gelirse o zaman 94 olur ki, bu da yine sevgili peygamberimizin adını meydana çıkarır.
Harflerinin adları 198’dir. Bu Hak Teala’nın bir şeyi yapmaya kalkan (El Kayyum) adının işaretidir.
Bu adın üçlü vıfkı aşağıdadır.
EL-VEKÎL isminin zikri (66) adettir. Zikrin saati Zühre, günü Cumadır. Lafza-i Celal (ALLAH) ile aynı değerdedir. Cuma günü Zühre saatini artık biliyorsunuz: Sabah güneş doğarken ve ikindi sonrası.
İsteklerin gerçekleşmesi, belaların def edilmesi için usulüne uygun olarak okunması yeterlidir. Bazı özellikleri şunlardır: