El – Vedüd

vedud

EL-VEDÛD: İtaatkar kullarını çok seven, onlardan razı olan ve çok sevilen.

Allah’a itaat etmek ve Onun sevgisini, ilgisini kazan­mak, bir sınav için yaratılan insanın en büyük gayesi, en önemli meselesi olmalıdır. Aksi halde sadece bu dünyada belli bir süre yaşayıp sonunda bir meçhule yuvarlanır gibi yuvarlanır gider insan. Aslında malumdur gideceği yer ama bize düşmediği için öyle dedik.

Allah kullarını sever, ama itaatkar kullarını daha çok sever. İman eden ve imanının gereği olarak, ibadet eden, emir ve yasaklarına uyan kullarını daha çok sever. Ebu Hü- reyre (r.a)’den nakledilen bir hadise göre, Allah bir kulunu sevdiği zaman ise artık olay bitmiştir. Çünkü onu bütün mahlukata sevdirir. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah bir kulu sevdiği zaman, Cebrail (a.s)’e şöy­le seslenir: “Ben falanca kişiyi seviyorum, sen de onu sev!” buyurur. Bunun üzerine Cebrail (a.s), sema ehline nida eder ve “Allah falan kulunu seviyor, siz de onu se­vin” der. Sonra yeryüzü ehlinin kalplerine onun sevgisi yerleştirilir. Bunu şu ayet ifade etmektedir:

“Muhakkak, inanıp hayırlı işler (salih amel) yapan­ları Rahman sevgili kılacaktır”(Meryem,19:96).

İşte bunlar kıyamet gününde korku ve kedere düşme­den rahatça hesabını verip cennete gidecek; dünyaday­ken de Allah’ın dostları olan ve orada bunun karşılığını görecek veli kulları olacaktır. Çünkü ancak Allah’ın dost­ları, veli kulları için böyle bir müjde ve böyle bir teminat verilebilir:

“Açın gözünüzü! Allah’ın dostları üzerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar. Onlar ki, iman etmiş­ler ve Allah’a karşı gelmekten sakınmışlardır.”(Yunus,10:62-63)

İşin bir de diğer tarafı var tabii ki o da aynı hadis-i şeri­fin devamında ele alınıp anlatılıyor:

“Allah bir kulundan nefret etti mi de, Cibril (a.s)’e ses­lenir: “Ben falancadan nefret ediyorum, sen de et!” buyurur. Bu şekilde semâda nida edilir. Sonra, yeryüzüne onun hakkında nefret indirilir.”

Allah’ın sevdiği bu kimseler ayette kısaca ve kapalı ola­rak belirtiliyor. Ancak bunların üçü Ebu Zer (r.a)’den nakle­dilen bir hadiste açıklanıyor:

“Üç kişi vardır, Allah onları sever, üç kişi de vardır Allah onlardan nefret eder. Allah’ın sevdiği üç kişiye ge­lince:

“Bir adam bir cemaate gelir, onlardan Allah adına bir şeyler ister, kendisiyle onlar arasında mevcut bir yakınlık sebebiyle istemez. Onun başvurduğu kimseler, istediğini vermezler. İçlerinden biri cemaatin arkasına kayıp, isteyen kimseye gizlice ihsanda bulunur. (Öyle gizli verir ki) onun verdiğini sadece Allah’la ihsanda bulunduğu adam bilir.

İkinci adam ise: Bir cemaat yoldadır. Gece boyu da yürürler. Derken (yorulurlar ve) uyku her şeyden kıymetli bir hal alır. Konaklarlar, (başlarını koyup yatarlar.) Bir adam kalkıp bana karşı tevazu ve tazarruda bulunur, ayetlerimi okur.

Üçüncü adama gelince: Seriyye’ye (küçük bir askeri birlik) katılmıştır. Seriyye düşmanla karşılaşır, hezimete uğrarlar. Ancak o ilerler, öldürülünceye veya başarıncaya kadar savaşmaya devam eder.

Allah’ın nefret ettiği üç kişiye gelince: Bunlar zâni ihti­yar, kibirli fakir, zâlim zengindir.”

Hadiste, Allah’ın sevdiği kişilerin özellikleri olarak sada­ka vermekten, hayır yapmaktan, Allah için mücadele et­mekten ve gece ibadetinden bahsediliyor.

Başka bir hadiste ise bunları tamamlayıcı nitelikte, ev­lerde veya başka birtakım yerlerde toplanıp Onun kitabı­nı okuyanlardan, dine imana hizmet etmek için bir araya gelenlerden ve Allah’ı zikredenlerden bahsediliyor ki bun­lar, yaptıkları işin kolaylık veya zorluğu bakımından daha avantajlı durumdadırlar. Ebu Hüreyre (r.a)’den nakledilen hadiste Resülullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın, yollarda dolaşıp zikredenleri araştıran melekleri vardır. Allah’ı zikreden bir cemaate rastlarlarsa, birbirlerini “Aradığınıza gelin!”diye çağırırlar. (Hepsi gelip) onları kanat­larıyla kuşatarak dünya semasına kadar arayı doldururlar. Allah, -onları en iyi bilen olduğu halde- meleklere sorar: “Kullarım ne diyorlar?”

“Seni teşbih ediyorlar, sana tekbir okuyorlar, sana hamd ediyorlar. Sana tazim ediyorlar” derler. Rab Teâiâ sormaya devam eder:

“Onlar beni gördüler mi?”

“Hayır!” derler.

“Ya görselerdi ne yaparlardı?”

“Eğer seni görselerdi ibâdette çok daha ileri giderler; çok ; daha fazla tazim, çok daha fazla teşbihte bulunurlardı” der­ler. Allah tekrar sorar:

“Onlar ne istiyorlar?”

“Senden, derler, cennet istiyorlar.”

“Cenneti gördüler mi?” der.

“Hayır ey Rabbimiz!” derler.

“Ya görselerdi ne yaparlardı?” der.

“Eğer görselerdi, derler, cennet için daha çok hırs gösterir­ler, onu daha ısrarla isterler, ona daha çok rağbet gösterirler­di.” Allah Teâlâ sormaya devam eder:

“Neden istiâze ediyorlar (sığınıyorlar)?”

“Cehennemden istiâze ediyorlar” derler.

“Onu gördüler mi?” der.

“Hayır Rabbimiz, görmediler!” derler.

“Ya görselerdi ne yaparlardı?” der.

“Eğer cehennemi görselerdi ondan daha şiddetli kaçarlar, daha şiddetli korkarlardı” derler. Bunun üzerine Rab Teâlâ şunu söyler:

“Sizi şâhit tutuyorum ki, onları affettim!”Resülullah (s.a.v) sözüne devamla şunu anlattı:

“Onlardan bir melek der ki: “Bunların arasında falanca günahkar kul dahi var. Bu onlardan değil. O başka bir mak­satla oraya uğramıştı, oturuverdi.”Allah Teâlâ:

“Onu da affettim, onlar öyle bir cemaat ki onlarla oturan­lar da onlar sayesinde bedbaht olmazlar” buyurur.”

Hak Teâlâ’nın büyük adlarından biri (Vedud) adının hizmet meleği (Hiyhail) dir. Buyruğu altında 4 büyük melek vardır. Bu dört meleğin her biri de (20) meleğe komuta etmekte, ayrıca (20) meleğin her biri de yine (20) meleğe komuta ederler. Bu meleklerin hepsi ayrıca dört büyük melekten biri olan Hz. (Cebrail) As.nin emri altındadırlar.

Bu meleklerin ödevi âlemde yaratılacak olanların cinslerini ve çeşitlerini birleştirmektir.

Bu adı çok sık anan kimseye, bu adın meleği inerek iki hil’at getirir, bu hil’atlardan biri zahiri, diğeri batini’dir. Zahiri hil’at, giyene herkesin segi besmelesini sağlar. Batıni hil’at ise giyene herkese hoşgörü ile görüp kabul etmesi için özel bir segi hissi verir.

Duanın okunuşu:

“Ya Vedud; ente’llez-i a’lente sırrül muhabbeti vel meveddeti fi kulubi ehlül esrar. Ve ente’llez-i ekmelte zevatüt talibine bi nurül envar. Tecelleyte bi izzi-daimi ve vennurül kaimi alel ervah . Fe elleftel eşbah ve azhartel insane bi tekmili meratibil beyan. Ve ente tezidül ihsane li ehlil vilayeti vel müinü bi re’fetiked daimetü li ehlil imani bil marifeti ve hüsnül riayeti es’elüke Allah’ümme bi cemili alaike ve cezili na’maike en tecalani min evliyaikellezine hüm fi fazlike ve namaike mütena’imüne ve leke zakirüne ve li na’maike şakirüne ve ileyke ayibüne. Ve ahyini hacetel ebedi ve kavvini bike fi kabuli nurü vechüke ve cudike bi ahsenil mededi li ehlil irfan. Ve entel mükemmelü limen akbele aleyke bil imtihan.. Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud Ya Vedud bir hürmetike celile-i ayete Ve min ayatihı en haleka leküm min enfüsiküm ezvacel li teskünu ileyha ve ceale beyneküm meveddetev ve rahmeh inne fı zalike le ayatil li kavmiy yetefekkerun.”

Bu ad bir mıknatıs gibi çekici ve bir kırmızı yakut kadar göz alan bir addır. Bu adı çokça anan bir kimse, insanların gözüne güzel görünür çok sevilir. Hak Teala insanların kalbini o kimsenin sevgisi ile doldurur bu adla zikretmek en büyük zikirlerden­dir.

Cuma günün ilk saatinde, bir üçgen çizerek merkezine (Cevad) ve iki yerinede (Hasib) ve (Vedud) adını yazıp zühre yıldızının bir vaktinde bu üçgendeki adları anarak üzerinde uy­gun bir yere koyar ve orada taşıyan kimse hayal bile edemiy- eceği güzel şeylerle karşılaşır. Ayrıca bu şerefli Vedud adını beyaz bir ipek kumaş üzerine yazıp üstünde taşıyan bir kimse­nin kalbine sevgi dolar.

Bazı kimseler şöyle anlatıyorlar “Tam bir vücut ve kalb te- mizliğ iile bu adı kendinden geçercesine bir vecd içinde ananlar, kendileriyle karşılaşan kimseleri de aynı durum içine sokmuş olurlar. O Kimselerde Hak Teala’ya karşı aynı ibadette bulun­muş olur. Çünkü Hak Teala da o kimselerin kalblerine bu ilhamı verir. Ve O kimselerin kalblerine gizli dosluk ve sevgi ruhu ile canlandırmış olur.”

Bir takım kimselerde bu adı görüldüğü gibi bir vıfk yapmış­lardır. Bu vıfk da diğer vıfk gibi aynı sonucu verir.

Bu adın harflerinin adı 96’dır. Bu Suul adının işaretidir. Par­çalarının sayısı Habib adının işaretidir ki, ruhun ruh ve kendisine uygun olan Hadi adına da işarettir.

Çünkü bu şerefli bir sayıdır. Ve iki sayının çarpmasından meydana gelmiştir. Bunun parçaları artı 20’dir ki; Bu da Hak Teala’nın yukarıda söylediğimiz gibi, (Habib) adının işaretidir. Parçalarını da söylemiştik. (96) ve (sul) adına işarettir. (Sul) demek sevgi ve yakınlık demektir. Şu halde Bir’lik yani Ferda- niyet’te sevginin virdidir. Bunun sonunu arzu ve istekle bağ­layabiliriz ki bu da Talib adının bir işaretidir.

Eğer biri çıkar da “sevgi nedir?” diye soracak olursa, ona şu cevabı veririz; “sevgi, dostluk ve temiz bir yaklaşımdır” Bu te­miz dostluk ise özellikle geceleri devamlı ve heyecanlı anlarla kalblerde gerçekleşir.

Bu yerleşmede dört makam vardır;

-İkrar, aşk, yakın bir sevg ve şefkat…

Başarı daima Allah’tandır.

Bu adın iki vıfk aşağıdadır.

vedud_vefk
vedud_vefk_2

EL-VEDÛD isminin zikri (20) adettir. Zikir saati Ay; günü Pazartesİ’dir.

Pazartesi ay saati öğle namazından iki saat önce ve ak­şamdan bir saat öncedir. Gece de akşamdan sonra ve gece yarısından üç saat sonra yani imsak vaktine doğru…

1. EL-VEDÛD isminin tesiri çok fazladır. Bu ismi, usulü­ne uygun olarak zikreden kimsenin gönlü nurlarla dolar; kalbi genişler ve ferahlar.

2. Bir yiyecek üzerine (1000) kere okuyup eşiyle birlikte yiyenlerin eşlerine olan sevgileri artar.

3. Günde (20) kere okuyan kimse, halk arasında fazla­sıyla teveccüh ve ilgi görür; sevilip sayılır, sözüne önem verilir.

Diğer Esmaül Hüsna Açıklamaları

El – Vali

El – Vacid

El – Vehhab

El – Vasi

error: emeğe saygı lütfen !!