Esma'ül Hüsna ile ilgili en detaylı bilgi kaynağı…
EL-METÎN: hiçbir şey kendisini sarsmayan ve kendisine güvenilen; hiçbir fiilinde sıkıntı çekmeyen; çok sağlam demektir.
Allah Teâlâ, kendisine asi olup karşı gelenlere karşı güçlü olduğu gibi, düşmanlarını alt etmede ve onları helak etme konusunda da güçlü, kuvvetli ve sarsılmazdır. Dilerse bunları bizzat açıkça imtihan sırrına bile zıt olarak yapar, dilerse insanlarla, dilerse başka mahluklarla yapar; Allah’ın ne askerlerinin ne ordularının sayısı ve sınırı, ne de cinsi bilinmez:
“Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”(Tevbe, 9:40)
Düşününki, bir mağaradasınız ve kıpırdayamayacak kadar çaresiz ve sessiz kalmaya mecbursunuz. İki büklümsünüz ve Allah’tan başka da sahip çıkacak kimseniz yok. Bir Allah var yanınızda ve bir de size destek olmak için sizinle yola çıkmış arkadaşınız. Kâfirler burnunuzun dibine kadar gelmişler. Hatta üzerinize sıçrayacak şekilde yakınınıza yaklaşıp abdest bozmaya başlıyorlar. Siz yanınızdaki arkadaşınıza “üzülme, Allah bizimledir”diyebiliyorsunuz. İşte budur iman ve teslimiyet! Bu teslimiyet korunmayı getirir. Nitekim öyle de oldu. Kafirlerin gözünden sizi saklayan Allah, kimsenin görmediği ve göremeyeceği yerden gelip düşmanı mahveden ordularıyla da onlara y ardım ettiği gibi size de yardım eder yeter ki siz ona güvenip dayanın…
“Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Fetih, 48.7)
“Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.” (Müddessir,74:31)
Eğer O, dilerse sadece bir karınca ile dilerse bir fare ile bir ülkeyi helak eder. Nitekim bunun örnekleri çoktur. Firavunun sarayının altını karıncalara oydurup tepesine yıktığı gibi, Babil’in asma bahçelerini ve İrem bağlarını sulayan barajı bir fare ile yıktı. Fareye barajı tutan keresteleri yedirip deldirdi. Hz. Davud’un kumandanlarından Tâlût komutasındaki az bir grup askerle koca bir orduyu bertaraf ettiği şu ayetlerde anlatılıyor:
“(Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler:”Ey Rabbimiz! Üzerimize sa- bir yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kav- me karşı bize yardım et “(Bakara, 2:250)
Böyle içten bir duaya karşı elbette Allah güç kuvvet dolu bir sabır yağdırırdı ve yağdırdı da onları inananları getirdi, düşmanlarını da mağlup etti. Başka bir zaman ise Hz. Muhammed (s.a.v)’in ümmeti bu duayı yaptı ve Huney’de düşmanlarının çokluğuna karşı sabır ve yardım dileyen müminlere Allah sabır ve sebat verip galip getirdi: “Sonra Allah, Resulü ile mü’minler üzerine kendi katından güven duygusu ve huzur indirdi. Bir de sizin göremediğiniz ordular indirdi ve inkâr edenlere azap verdi. İşte bu, inkârcıların cezasıdır.” (Tevbe, 9:26)
Eğer Allah (c.c.) düşmanlarına, kötülük yapan zalimlere, zorbalara, inkar eden kafirlere ve kişisel planda kendi nefislerine zulmedenlere ve asi olanlara hemen hesap sormuyor, ceza vermiyorsa bu, O’nun engin merhamet ve sabrının sonucudur. Bununla kullarına akıllarını başlarına alsınlar diye mühlet verip tevbe için fırsat tanır. Yoksa acizliğinden veya güçsüzlüğünden değildir:
“Ben onlara mühlet veririm. Şünhesiz benim tuzağım çetindir.“(A’raf, 7:183; Kalem, 68:45)
Diğer taraftan bütün mahlukatın rızkı, geçimliği ve yaşaması için gerekli besin maddelerinin verilmesi de yine Allah’a aittir. Herkesin ve her şeyin rızkını veren odur. Dilediğine yayar ve genişletir; dilediğine de ihtiyacı kadarını verir veya kısıp vermez. Buna da kimsenin itirazı olamaz. Birine az vermesi birine çok vermesi de yine onun bileceği bir şeydir. Mal-mülk sahibi malında, mülkünde istediği gibi tasarruf eder, harcar veya harcamaz. Birine az birine çok verebilir kimse ona hesap soramaz:
“De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”(ÂI-i imran, 3:26)
Ve varlıkların, varlıklar içinde insanların ve hayvanların hemen hepsinin rızkının en azı da en çoğu da Allah’a aittir:
“Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.” (Zâriyât, 51:58)
Bir şey istenecekse sadece ondan istenmeli, birine yalvarmak gerekiyorsa da sadece ona yalvarılmalıdır. Allah’tan başkasına döktüğünüz dil sadece küçültür, alçaltır; üstelik elinize de hiçbir şey geçmez.
Bu yüce adın içinde Allah’ın azametli adının harflerinden bir harf vardır. Hizmet meleğinin adı Hz. (Kısıryail)dir. Bu meleğin komutasında 4 melek bulunmakta ve bunların her biri (500) meleğe emir vermekte, bu meleklerin emrinde de yine (500) er melek hizmet vermektedir.
Bu adı devamlı anan kimselere, bu adın meleği icabet ederek, anan kimsenin ne dileği varsa yerine getirir.
Duanın okunuşu:
“Yâ Metin! Ente-llezi resahte fikulubi ehli-ttevhid, Ve ente-llezi mekkente evliyaeke fi talebi hel min müzid, ve ente-llezi cema’tel ülume bi esriha fil (Kaf) vel Kur’ân -il Mecidi, es’elüke bil ilahiyyeti ve bastı, kütübüke elledünniyye en tekşife an kalbi sirra esraril kâinâti, ve en teczübeni bil meyli ileyke ila a’lel derecâti, ve vel kudreti-ttâmmeti en tüsebbiteni alâ babike bil ahvali-ssâlimeti inneke ente-llâhül alimü bi-sserâiri vel hafiyyati…”
Allah’ın bu ulu adını çokça anan kimseler Hak Teala tarafından güçlendirileceği gibi hiç bir zamanda onlara güçlü kimselere karşı boyun eğdirmez. Bunun için kuvvetden düşeceğim diye korkanlar, bu ada süresiz devam ederek anmalıdırlar.
Bu adı çokça anan kimseler en ağır işlerin üstesinden gelecekleri gibi çok ağır yükleri de kolaylı ktaşıyabilirler. Bu adın saycı kıymeti 500’dür. Parçaları 592 fazladır.
Aslından çoktur. Hak Teala’nın Eman adının işaretidir. Ve Metin ve sağlamlığı emniyet altındadır. Bunu kuvvetinin karışık olmasından anlarız. Bu adın son harfi olan (N) nun beklenin oluşup çıktığını gösterir.
Hak Teala kutsal kitabının Kasas Süresi’ndeki 28. Ayetinde Hz. Musa’nın kızını şöyle konuşturmaktadır:
“Baba bu adamı ücretle çoban tut. Çünkü ücretle tuttuğun kimselerin en kuvvetlisi ve emniyetlisidir.”
Cenabı Hak diğer bir ayetinde de şöyle buyuruyor;
“Biz emanetlerin korunmasını önce göklere, yerlere ve dağlara teklif ettik. Ama onlar bu emanetleri korumayı üzerlerine almadılar. Teklifimizi de reddettiler.”
Bu saydıklarımızın yani göğün, yerin ve kuvvetleri varsa onların bu emanetleri koruyacak güçleri yoktur. Çünkü kuvvet kesilirse, metanet de zayıflar. Hak Teala sonunda bu emaneti insanlara yüklemiştir.
Bunun sebebi , insanların nefislerine karşı zalimdirler. Bunu taşıyacak kuvvetleri yoktur ama, bunu kendiler ide bilmezler. Kuvvetinin bir gün tükeneceğinden haberleri yoktur.Çünkü insanların metaneti sonuna kadar devam etmez. Bu adanı harflerin adı 68’dir. Bu Allah’ın Mükrim-Rezzak olan iki büyük adlarının işaretidir.
EL-METİN isminin zikri (500) adettir. Zikir saati Zühre; günü Cuma’dır.
Cuma günü Zühre saatini de birkaç defa anlattık, sabah erken ve ikindi sonrasıdır. Gece okumalarında akşam namazı sonrası ve gece yarısı okunabilir.
1 – Bu tertibi gereği gibi yerine getiren kimse düşmanına karşı üstünlük sağlar. Cenab-ı Allah’tan istediği her şeye O’nun izni ve yardımı ile kavuşur.
2 – Günde (500) kere okuyanın, ibadetinde kalp metaneti hasıl olur. Evham ve vesveselerden kurtulur.